13 Ekim 2012 Cumartesi

Tabiat Kanunu İçin Son Dönemeç!, DOĞA DERNEĞİ


Tabiat Kanunu İçin Son Dönemeç!

Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı'nın ilk 14 maddesi TBMM Çevre Komisyonu'nun 31 Mayıs 2012 tarihli toplantısında şeffaflıktan uzak bir süreçle hızlıca üzerinden geçilerek, 5 Haziran 2012 tarihinde onaylanmış ve jet hızıyla TBMM Genel Kurulu'na gönderilmişti. Ancak bu süreçte Meclis'in tatile girmesi ile tasarının yasalaşması yeni yasama yılına kaldı.

Tasarı, bu haliyle doğayı korumak bir yana onun yok olmasının önündeki son yasal engelleri de kaldırıyor. Yasa Tasarısı'nın 6. Maddesi tüm korunan alanların sınırlarının değiştirilebilmesine, daha kötüsü tümüyle kaldırılmasına olanak veriyor. Ayrıca sivil toplum kuruluşlarının ve koruma alanlarında ve çevresinde yaşayanların karar süreçlerine dahil olması için öngörülen ulusal ve yerel kurulların tümünü tasarıdan çıkarıyor ve katılımcılık yönünden ülkemizi 30 yıl önce hazırlanan yasaların daha da gerisine götürüyor.

Tabiat Kanunu ile ilgili süreç TBMM'nin açılmasıyla yeniden hızlanacak. Büyük ihtimalle Tasarı; Genel Kurul görüşme sırasında öncelikli konulardan birisi olarak yerini alacak. "Tabiat Kanunu İzleme Girişimi"nin bir üyesi olarak girişimle birlikte bu kapsamda 550 milletvekiline gönderilmek üzere olarak bir mektup hazırladık. Bu mektupları milletvekillerinin adreslerine e-posta olarak göndermemizin seçmen kitlesi olarak Tabiat Kanunu konusundaki hassasiyetimizi milletvekillerine göstermenin çok önemli bir yolu olduğuna inanıyoruz.

Tabiat Kanunu'nun bu haliyle yasalaşmasını istemeyen herkesi bu mektupları bireysel ya da kamusal e-posta hesaplarından milletvekillerinin e-posta adreslerine postalamaya, sosyal ağlarda paylaşmaya ve mümkün olduğunca çok insanın tepki göstermesi için tanıdığı kişilere göndermeye davet ediyoruz. 


Hazırlanan örnek mektup ve milletvekilleri e-posta adreslerine ulaşmak için tıklayınız


********


Milletvekillerine Mektup


Sayın Milletvekili,
Bu mektubu Türkiye’de yaşayan ve yaşadığı coğrafyayı seven, sahip çıkan bir yurttaş ve seçmen olarak size yazıyorum. Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 17 Mayıs 2012 tarihinde Parlamento’ya sevk edilen Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı ile ilgili endişelerimi paylaşmak istiyorum.
Bugün ülkemizin eşsiz doğal alanları ve biyolojik çeşitliliği hiç olmadığı kadar tehditle karşı karşıya. Plansızca gerçekleştirilen enerji, madencilik, turizm, sanayi yatırımları yüzünden Anadolu’nun dört bir tarafında yaşam alanlarımız yok oluyor. Ülke yüzölçümünün yalnızca %5ini oluşturan korunan alanlarımız dahi “kalkınma/ekonomik fayda” gerekçesiyle yatırımlara açılıyor. Bugün geldiğimiz noktada maalesef bütün bu sorunlara kalıcı çözümler üretilmesi ve biyolojik çeşitliliğin korunması için ihtiyaç duyulan güçlü bir kurumsal yapılanma ve bu yapıyı destekleyecek bütüncül politikalar ve yasal araçlardan yoksun durumdayız. 2011 ve 2012 yıllarında çevre ve doğa koruma konusundaki yetkili Bakanlıklarda gerçekleştirilen bir dizi yeniden yapılanma ve yasal düzenlemeler nedeniyle ülkemizde doğanın korunması konusunda geçmişte şikâyet ettiğimiz çok başlılık, kurumlar arası koordinasyon ve iletişim eksikliği, karar süreçlerine halkın ve sivil toplum kuruluşlarının katılımı konularda daha da geriye gittiğimizi düşünüyorum.
Yukarıda dile getirdiğim ve ülkemizde doğa koruma konusundaki mevcut olumsuz tabloya son olarak Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ve şuan TBMM gündeminde olan Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı eklenmiş durumda. Gerek hazırlık süreci, gerekse getirdiği düzenlemeler itibariyle son derece endişe duyduğum bu Tasarı’nın mevcut haliyle yasalaşması durumda ülkemizdeki doğal yaşam alanlarının ve biyolojik çeşitliliğin kaybedileceğini düşünüyorum. “Koruma” misyonundan uzak, adeta doğa koruma alanlarını kullanıma açmanın yollarını tanımlamak için hazırlanmış bu Tasarı’nın ülkemizin doğasını çok kısa bir süre içerisinde geri dönüşü olmayacak şekilde yok edeceğine inanıyorum. Bu alanda uzun yıllardır örnek çalışmalar yürüten birçok sivil toplum kuruluşunun da bu Tasarı’ya karşı çıktığını biliyor ve bu çabalarını yürekten destekliyorum.
Türkiye’nin AB’ye tam üyelik yolunda ilerlediği bu dönemde böyle bir Tasarı’nın “AB’ye uyum” adı altında ve katılımcı bir süreçte hazırlandığı şeklinde yapılan açıklamaları üzüntüyle takip ediyorum. AB’nin doğanın korunması konusundaki politika ve yasal düzenlemelerinin hiçbirisinin korunan alanları enerji, turizm, madencilik yatırımlarına açmaya izin vermediğini biliyorum. Bu anlamda, söz konusu Tasarı’nın AB mevzuatıyla uyumlu olduğu söylemine kesinlikle inanmıyorum.
Ülkesini seven, gelecek nesiller için yaşanabilir bir Türkiye bırakılmasını arzu eden bir yurttaş ve seçmen olarak, siz değerli Milletvekilimizden söz konusu Tasarı’nın TBMM’den geri çekilmesi ve katılımcı bir süreçte yeniden hazırlanması konusunda ilgili makamlara görüş vermenizi talep ediyorum. Bu Tasarı’nın durdurulmasına yönelik bugün atacağınız adımların, ülkemizin geleceği için yapılmış en değerli yatırım olarak tarihe geçeceğine inanıyorum.
Saygılarımla,

11 Ekim 2012 Perşembe

Greenpeace Akdeniz

Greenpeace
Merhaba,

Günlerdir kafamı kurcalayan bir hikayeyi sana anlatmak istiyorum. Olay, Kuzey Buz Denizi’nde geçiyor. Bir anne kutup ayısı, 687 kilometre boyunca yüzüp yiyecek arıyor. Yavrusu da yanında. Fakat yavru yorulup, denizin derinliklerinde kayboluyor. Bunlar olurken dünyanın başka yerlerinde iki milyon insan, bu dramatik hikayeye bir son vermek için harekete geçiyor.

Evet, geçen hafta itibariyle savethearctic.com’a girip Kuzey Kutbu’nu ve orada yaşayan canlıları kurtarmak için imza verenlerin sayısı 2 milyona ulaştı. Yeni hedefimiz 3 milyon. Harekete geçenlerden biri de sen olabilirsin.

Senin de bildiğin gibi petrol şirketleri Kuzey Buz Denizi’nde son 30 yılda buzulların %75’ini kaybettiğimiz gerçeğine aldırmaksızın orada kazı yapmaya iyiden iyiye niyetliydi. Fakat iki milyon kişinin daha gözü üstlerindeyken bunu başaramadılar. Bu yıl, Shell ve Gazprom teknik sorunlardan dolayı Kuzey Kutbu’nda arama yapmayacağını açıkladı.

Ayrıca Birleşmiş Milletler Genel Kurulu arifesinde kutuptaki krizi tartışmak için büyük bir zirveye ev sahipliği yaptık. Bunun ardından Fransız petrol devi Total de kutuptan bu senelik elini çekti. İşte “Birlikten kuvvet doğar.” diye ben buna derim.

Senin de vereceğin bir imzayla daha büyük değişiklik yaratabiliriz. Bu mücadeleyi sayımızı artırarak sürdürürsek neler yapabileceğimizi hayal et. Belki de bir daha sana 687 kilometre yüzüp yiyecek bulamayan bir kutup ayısı ve yavrusundan bahsetmek zorunda kalmam. Bu hikayenin mutlu sonu olur.

Senden ricam, savethearctic.org’a girip bir imza vermen ve arkadaşlarını da davet etmen. Böylece Kuzey Kutbu’nun hikayesini doğayı ve dünyayı iliğine kadar sömürmeye hevesli insanlar yazamaz. Onlara dur diyen bizler, bu hikayeyi baştan yazabiliriz.

Yiğit, Greenpeace Akdeniz